Adıyaman’da, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki depremlerde yıkılan, 72 kişinin hayatını kaybettiği İsias Oteli’ne ilişkin 5’i tutuklu 11 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin zemin katındaki çok amaçlı konferans salonunda çarşamba günü görülmeye başlanan duruşmaya, sanıklar, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla bağlandı.
İlk gün sanık savunmaları, ikinci gün müşteki beyanlarının alınması, üçüncü gün tanıkların dinlenmesiyle süren duruşmanın dördüncü gününde sanık ile avukatları savunmalarını yaptı.
Mahkeme heyeti başkanı, dünkü duruşmada müştekiler ve müşteki vekillerine söz verildiğini hatırlatarak, Cumhuriyet savcısına söz verdi.
Cumhuriyet savcısı, sanıkların mevcut durumlarının devamına, sanıkların huzurda bulunması taleplerinin ise deprem nedeniyle yakınlarda cezaevi bulunmadığından reddine karar verilmesini talep etti.
Tutuklu sanık Ahmet Bozkurt, müşteki avukatlarının oğullarıyla ayrı cezaevine konulması talebini anımsatarak, sağlık sorunlarının olduğunu, hastane sevklerinde kendisini tanımayan diğer mahkumlarca tehdit edildiğine kulak şahidi olduğunu, can güvenliği açısından yerlerinin değiştirilmemesini istedi.
Yetkili kurumların otelle ilgili verdiği belgelerin hepsinin doğru olduğunu savunan Bozkurt, “Hatır gönül iddiaları doğru değil, yasa neyse o olur. Ruhsatlar, belediye tarafından düzenlenmiştir. Projeleri uyguladım hatta fazlamız var. O dönem radyal temel yoktur ama ben doğru ve daha fazla yük taşıyabilmesi için yaptırdım. Mühendisler, mimarlarım en dayanıklı projeyi hazırladı.” ifadelerini kullandı.
Demirlerin hepsinin en ince kullanıldığı yönündeki beyanların gerçeği yansıtmadığını öne süren sanık, hiçbir yapıda tek tip demir kullanılmadığını, kendisinin de tek tip demir almadığını kaydetti.
“Bu acı tek benim değil, bütün ülkenin acısı. Geniş ailemden de 300 kaybım var”
Tutuklu sanık Ahmet Bozkurt, kum konusunda da tavanda o malzemenin kullanılması gerektiğini, bu malzemeden sağlamlık çalışması yapılmayacağını belirterek, şunları söyledi:
“Kolonlardan, kirişlerden örnekler alınmış, hesaplar yapılmış. 30 yıllık bina olmasına rağmen bu hesaplar bugünü bile karşılıyor. C18, C22 çıkan var, ortalaması da C22’ye tekabül ediyor. Bana ve evlatlarıma atılan suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. İşimizi en sağlam şekilde yaptık. Eğer bu deprem bu kadar şiddetli olmasaydı, 7 ya da 7,2 olsaydı ki benzerini Samsat depreminde yaşadık. O depremde yan binalarda hasarlar oluştu otelimde sıva çatlağı bile olmadı. 7,2 veya altında olsaydı otelime bir şey olmazdı çünkü en donanımlı şekilde hazırlandı.”
Depremde başka binaların değil yalnızca otelinin yıkılması halinde enkazın başında hayatını sonlandıracağını dile getiren sanık, “52 bin can kaybımız var, hepsi benim acım, kahrolmuşum. Dolayısıyla rahatsızlığımın bir çocuğu da bundan çıkıyor, ben de yaşamıyorum, yaşayan bir ölüyüm artık. Bu acı tek benim değil, bütün ülkenin acısı. Geniş ailemden de 300 kaybım var.” ifadelerini kullandı.
Sanık, “kaçtı” iddialarının da doğru olmadığını kaydederek, haklarındaki yakalama kararlarını gece öğrendiklerini ve sabahı beklemeden 1 saat içinde teslim olduklarını söyledi.
Suçsuz olduğunu iddia eden sanık, “Suçu olan insan kaçar, bizim suçumuz yok. Deprem bütün Türkiye’yi dünyayı yasa boğdu. Bu da bin yıllık biriken bir enerji. Binlerce tonu taşıyan tren yaylarını nasıl eğip büktüğünü, toprakların nasıl yerinden oynadığını gördük. 7,7 şiddetindeki deprem bir tek İsias’ın altında oluşmamıştır, bütün Adıyaman’da olmuştur, yıkıp viraneye çevirmiştir.” şeklinde konuştu.
“Suçlu varsa o da depremin şiddeti”
O günkü imar yasasının bitişik nizama izin verdiğini ve otelle birlikte 6 binanın yan yana olduğunu, yıkılmayan bir binanın az katlı olmasından kaynaklandığını aktaran sanık, şöyle devam etti:
“Ben de ailem de suçsuzuz. Eğer deprem bu kadar şiddetli olmasaydı otel düşük şiddetli depremde yıkılsaydı suçlu olurduk. Hayatını kaybeden yavruların hepsi benim acım. Ailelere hiçbir sözüm yok ne derlerse haklılar ama yüce adalete güvenim sonsuz. İftiralara değil, adalete ihtiyacım var. Suçlu insan pişmanlık duyar ben suçlu değilim ama acım çok büyük. Acımı pişmanlık, üzüntü olarak kabul edeceklerse eyvallah. Suçum yok benim. Burada suçlu varsa o da depremin şiddeti. Suçsuzum, rahatsızlıklarımdan dolayı tahliyemi talep ediyorum.”
Tutuklu sanık Efe Bozkurt, hakkındaki suçlamaları reddettiğini belirterek tahliyesini istedi.
Tutuklu sanık Mehmet Fatih Bozkurt da üzüntülü olduğunu dile getirerek, “Biz 1 yıldır gülmüyoruz. Ailelerin serzenişleri, hakaretleri, küfürleri hepsi başımızın üstüne çünkü onlar naz makamı. Bunu anlayacak vicdanımız da var. Hisselerin üzerimde olması babamın insaniyetinde. Babamı suçlamıyorum, kesin bir şey düşünmüştür, Allah benden çok oradaki ailelerin yardımcı olsun.” dedi.
Tutuksuz sanıklar da suçsuz olduklarını savundu.
Mahkeme heyeti başkanı, taraf avukatları arasında çıkan tartışmaya müdahale etti.
Ardından devam eden duruşmada sanık avukatları, dosyadaki raporların yetersiz olduğunu, otelin bitişiğindeki binalarda da araştırmaların yapılması gerektiğini belirterek, sanıkların suçsuz olduklarını öne sürdü.
KKTC adına katılan avukat Çetin Arslan, bu duruşmada katılma talebinde bulunmayacaklarını, gerekli evrakları hazırladıktan sonra değerlendireceklerini kaydetti.
Müzakere için ara veren mahkeme heyeti, saat 21.30’da ara kararını açıklayacak.